İstinye Üniversitesi

Tıp Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Sacit KARAMÜRSEL’le, nöroloji biliminin geldiği son noktayı ve üniversitemiz bünyesinde yapılan fizyoloji çalışmalarını değerlendirdiğimiz bir röportaj gerçekleştirdik.

söyleşiler

Cihazların her geçen gün biraz daha akıllandığı hatta “insan aklını okumaya” yaklaştıklarını görüyoruz. Bu gelişmelerin temelinde nörofizyoloji alanında yapılan araştırmalar yer alıyor. İSÜ Söyleşileri’nde Tıp Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Sacit KARAMÜRSEL ile, nöroloji biliminde yaşanan gelişmeleri ve üniversitemiz bünyesinde gerçekleşen nörofizyoloji çalışmalarını değerlendirdiğimiz bir röportaj gerçekleştirdik. “Bu alanın en olgun ve bana göre mükemmele yakınını, İstinye Üniversitesi’nde kurduk”. Anatomi ve fizyoloji tıbbın temelini oluşturuyor. Anatominin yapıyı incelediği gibi, fizyoloji de vücut sistemlerinin işleyişini inceliyor. Bireylerin hasta olup olmadıklarını anlayabilmek için, buna bağlı sistemlerin nasıl çalıştığını bilmemiz gerekiyor. Benim ağırlıklı uğraş alanım; sağlıklı bir sinir sisteminin nasıl işlediğine yönelik. Bunu anlayabilmek için patoloji dediğimiz birtakım hastalıklarla ve bozukluklarla beraber çalışmamız gerekiyor. Bu noktada klinik ile ortak çalışmalar yürütüyoruz. Fizyolojinin; temel bilimlere dahil olduğundan eğitim yönü, ek olarak gelişen araştırma yönü ve son olarak da klinikle ortak çalışmalar gerçekleştirdiğimiz için hizmet yönü var. Ben tıp fakültesini bitirdikten sonra fizyoloji alanını tercih ettim ve meslek hayatımın 32. yılındayım. Bunun tamamına yakını bu çalışmalarla geçti. 7-8 yıl yurtdışında, geri kalanında ise Türkiye’deki laboratuvarlarda çalıştım. Laboratuvarlar kurdum. Ben ve arkadaşlarımın bilgi birikimleri sonucunda, bu alanın en olgun ve bana göre mükemmele yakınını, İstinye Üniversitesi’nde kurduk. “Hem sağlık hizmeti üretiyoruz hem de hastalarımızın onayını alarak, tehlikesi olmayan araştırma çalışmaları yapıyoruz.”

3

Nörolojik Bilimler Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde yaptığımız çalışmaları sacayağı olarak düşünürsek; bu çalışmaların hizmet, araştırma-geliştirme ve eğitim üzerinde geliştiğini ifade edebilirim. Bu alanlardaki çalışmalar birbirlerine paralel, entegre bir şekilde gerçekleşiyor. Ağırlıklı olarak elektro-fizyoloji çalışıyoruz. Zira sinir sistemimiz, vücudumuzun her yerine yayılmış durumda. Sinir dokularına ve sinir liflerine uyarılar veriyoruz. Bunların kayıtlarını alıyoruz. Hem vücudun hem beynin çalışma sisteminde bilinmeyen noktaları buluyoruz. Ayrıca bazı hastalıkları yaratan bozuklukların nerede olduğunu tespit edebiliyoruz. Ameliyatlar sırasında farklı olumsuzluklar doğmaması için de destek veriyoruz. Açıkçası hem sağlık hizmeti üretiyoruz hem de hastalarımızın onayını alarak, tehlikesi olmayan araştırma çalışmaları yapıyoruz. Buna ek olarak, lisans ve yüksek lisans çapında eğitim faaliyetleri sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemlerde doktora eğitimleri de başlayacak. Bu gelişmeyle birlikte tamamen yeni bilimsel bilgiler üniversite bünyesinde geliştirilir ve öğretilir hale gelecek. 

      Bütün bunların yanı sıra, inme ve benzeri durumlarda rehabilitasyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları, baş ağrısı sorunları gibi, patolojiye kayan elektrofizyoloji alanında da hizmet sunduğumuz gibi; tamamen sağlıklı insanlara odaklı, özellikle iş ve zihinsel performanslarını artırmaya yönelik, yine elektrofizyolojik sinirbilim faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Bu şekilde hizmet ve araştırma alanlarındaki hedef kitlemizi de oluşturmuş oluyoruz.

“Epilepsi cerrahisi sırasında, epilepsisi olan hastalarda beyindeki odağın neresi olduğunu tespit ediyoruz.”

      Nörolojik Bilimler Araştırma ve Uygulama Merkezi’mizde öne çıkan çalışmalarınızdan bahsedecek olursak, sonuçlarını dergiye gönderdiğimiz iki çalışmamızdan söz edebilirim. Epilepsi cerrahisi sırasında, epilepsisi olan hastalarda beyindeki odağın neresi olduğunu tespit ediyoruz. Daha sonra cerrahiye gidecekse, burası “duyularla ya da hareketle ilgili bir merkez midir?” sorusuna yanıt arıyoruz. Çünkü hiçbir ilaca cevap vermemesi durumunda; cerrahi olarak korteks bölgesini çıkarmanız gerekir ki, mevcut sorun ve nöbetler artık tekrarlamasın. Ama bu bölge mesela “el” gibi işlevsel bir bölgeyle ilgiliyse sorun oluşturuyor. Bu noktada klasik yöntem, el bölgesine daha önce ameliyatla yerleştirilen elektrotlarla uyarı vermektir. Ama zaten nöbet geçirmeye meyilli olan bir beyne, nöbet geçirmeye neden olabilecek bir uyarı veriyorsunuz. Bu da araştırmanın durmasına neden oluyor. Biz ise, “elektriksel uyarı vermeden, pasif hareketler yaptırarak, “O bölgeden kaydettiğimiz elektriksel aktivitelerle sonuç alabilir miyiz?” sorusuna yanıt arıyoruz.  Araştırmamız ABD’de yaşayan bir Türk araştırmacı, bizim ekibimiz ve Nöroloji bölümü ekibi eşliğinde yürütülüyor. Konu ile ilgili olarak, TÜBİTAK ve NIH’in bilateral iki projesi kabul edilmiş durumda. Yakında yayımlanacak olan iki makale yazıldı. Tıpta altın standart denen yöntemi her zaman uygulayamayabilirsiniz. Bu çalışmamız bu soruna yepyeni bir çare bulmuştur.

“Roma La Sapienza Üniversitesi ile Beyin-Bilgisayar ara yüzleri geliştirme, online dikkat ve zihinsel performans ölçümleriyle nöroestetik konularında da ortak projeler geliştirmeyi amaçlıyoruz.”

1

Ayrıca İtalyan bilim insanı Prof. Dr. Fabio Babiloni’nin üniversitesi Roma Sapienza üniversitesiyle, nörofizyoloji alanında ortak projeler gerçekleştirme çalışmalarımız da var. Prof. Dr. Fabio Babiloni; Beyin-bilgisayar arayüzü, nöromarketing ve nöroestetik gibi geleceğin bilimi sayılabilecek ağırlıklı konular hakkında üniversitemizde bir konferans verdi. Biz Fabio Babiloni ile 10 yılı aşkın bir süredir tanışıyoruz. Ortak projelerde bulunduk. Sonuçta tamamen örtüşen araştırmalarımız var. Örneğin EEG-feedback olarak diye adlandırılan yöntem, beyin bilgisayar ara yüzü dediğimiz alana aittir. Beyin bilgisayar ara yüzü dediğimizde; bir beynin nasıl çalıştığını anlamaya çalışan bir insanla, bir makinenin var olduğu çalışma alanından bahsediyoruz basit olarak. Bizim burada yaptığımız çalışmalarda ise beynin çalışma şeklini değiştirmeye çalışan bir makine var. Sonuçta prensip olarak ikisi de aynı. Bizim bu konularda yaptığımız şey, beynin çalışmasını değiştirmeye çalışan makine ve buna yardımcı olacak doğru akım uyarı sistemini örtüştürmektir. Biz İstinye Üniversitesi’nde Prof. Babiloni ve Roma Sapienza üniversitesi tarafından yapılan çalışmaların tamamını, belki çok daha fazlasını yapacağız. Bir kısmını zaten yapıyoruz.

      Ortak bilimsel çalışmaları laboratuvar düzeyinde sürdürüyoruz şu anda. Ancak bunun daha üst düzeyine geçip, çalışmaları üniversiteler arası bir protokol imzalayarak devam ettirmek amacındayız. Burada ağırlıklı olarak, öğrencilerin ve akademisyenlerin karşılıklı olarak bilimsel temelli çalışma ve ziyaretlerle, bilgi-araştırma iş birliğini geliştirmeyi hedefliyoruz. Sadece tıp fakültesi öğrencileri değil, mühendislik öğrencileri de dahil olmak üzere karşılıklı ziyaretler gerçekleşecek. Roma La Sapienza Üniversitesi ile Beyin-Bilgisayar ara yüzleri geliştirme, online dikkat ve zihinsel performans ölçümleriyle nöroestetik konularında da ortak projeler geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bu ortak projeler ile Avrupa Birliği araştırma kaynaklarından daha fazla yararlanabileceğiz.

      Fabio Babiloni’yi üniversitemizde misafir öğretim görevlisi olarak da görmek istiyoruz. Misafir öğretim üyeleri genelde, kendi izin dönemlerinde yılda birkaç haftasını ayırıp, ders ya da konferans vermeye gelebiliyor. Biz kendisinin tercih ettiği zamanlarda öğrencilere konuşmalar yapmasını veya yuvarlak masa tartışmalarına katılmasını düşünüyoruz. Ama ücretli normal izinli dönemlerinde ders vermesi de söz konusu olabilir.       

“Bu araştırmalar ilerde yüksek memnuniyet düzeyinde ürünlerin ortaya çıkmasına ve sanatçıların bu doğrultuda yönlendirilmesini neden olabilir.”

2

Bu arada Nöroesteteik ve Nöromarketing alanlarında çarpıcı çalışmalar yürütülüyor. Mesela “İnsanın bir mağazaya girdiği zaman reyonlara bakarken gözü nasıl hareket ediyor?” sorusu çok önemli. Göz hareketlerini kaydeden birtakım cihazlar var. Burada kişinin kendi ifadesine güvenmek yerine, “Gözler nereleri tarıyor? Taradıktan sonra hangi ürünleri alıyor?” yanıtları cihazla alınıyor. Alınan verilerin eşleştirilmesi sonucu, satılan ürünün nereye konması gerektiği belirleniyor. Burada uygulanan renklere, reyonda kullanılan ürünlere bakılıyor ve üzerinde istatistiksel olarak çalışılıyor. Elde edilen bilgiler doğrultusunda somut birçok şey belirleniyor. Reyonların kiraları, hangi reyonda, ne zaman hangi ürün satılabilir, bunların hepsi planlanabilecek.

            Nöroestetik ise biraz daha yeni bir konu. Hepimiz müzelere, resim sergilerine gidiyoruz, müzik dinliyoruz; farklı alanlardan hoşlanıyoruz. Hoşlanma anında insan beyninde bir takım değişik dalgalar ortaya çıkıyor. İşte beyin dalgaları aracılığıyla, insanın bir müziğin hangi aşamasında, beğenisi en üst noktaya çıkıyor? Ne tür sanat eserine ne tür beğeni tepkisi veriyor? Hangi sanatsal faaliyetlerde beyin dalgaları daha çok etkileniyor? Bütün bunları belirlemek çok yakında mümkün olacak. Bu araştırmalar ilerde yüksek memnuniyet düzeyinde ürünlerin ortaya çıkmasına ve sanatçıların bu doğrultuda yönlendirilmesini neden olabilir.

“Yapay zekanın yardımcı asistan olarak çalışması olumlu bir şey.”

Yavaş yavaş işlenen, üzerinde en çok durulan konulardan bir tanesi de hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde yapay zekanın kullanımı. Günümüzde kanıta dayalı tıp kavramı kabul edildikten sonra, artık eskisi gibi tecrübeye dayalı bir pratik yapılamıyor zaten. Bütün hastalıklar için belirlenmiş protokoller var. Hastaya göre biraz üzerinde oynayabilmekle beraber kalıplara uymak zorundasınız. Yapay zekanın doktora yardımcı asistan olarak çalışması olumlu bir şey. Zannediliyor ki yapay zekayla birlikte işlerimiz elimizden alınacak. Ama konu böyle bir şey değil. Eskiden hesap için kağıt kalemle uğraşıyorduk, sonrasında hesap makinesi çıktı. Çok basit anlamda böyle bir şey bu… Korkulması gereken değil, destek olunması gereken girişimler olarak görüyorum ben bunları.