Beslenme ve Diyetetik

40 yaşında yeniden öğrenci sıralarına otururken, bu mesleğe sadece bir unvan için değil, bir anlam için adım attım. Uzun yıllar boyunca eğitim alanında görev yaptım. Öğrettim, rehberlik ettim, yön verdim. Ama bir süre sonra fark ettim ki; insanlara yalnızca bilgi değil, sağlık kazandırma arzusu içimde derinleşmeye başlamış. Çünkü sağlık, çoğu zaman biz daha fark etmeden elimizden kayıp gidiyor. Ne yazık ki genellikle hastalandıktan sonra yardım aramaya başlıyoruz. Oysa esas olan, hastalıklardan önce sağlığı koruyabilmek ve sürdürebilmektir. Bu noktada en güçlü araçlardan biri hiç kuşkusuz doğru beslenmeyi öğrenerek uygulayabilmektir. Beslenme, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir meseledir. Çocukluk çağında kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları, sadece bireyin değil, bir toplumun geleceğini etkiler. Bugün ülkemizin karşı karşıya olduğu obezite, diyabet ve kronik hastalıklar gibi birçok sorun, önleyici beslenme bilinciyle büyük ölçüde azaltılabilirdi. Bu farkındalık beni, halk sağlığını önceleyen bir yaklaşımla “Beslenme ve Diyetetik” eğitimine yöneltti. Aldığım bu eğitim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca fikir değil, eylem planında da yer verdiği; çağdaş, bilimle yol alan nesiller idealinin somut bir parçasıydı. Bugün bizler, bu vizyonun izinde yürüyen, bilimi rehber edinen çağdaş sağlık profesyonelleriyiz.Türkiye’de “Diyetisyenlik” mesleğinin kurucusu olan; rahmet, minnet ve saygıyla andığımız değerli hocamız Prof. Dr. Ayşe Baysal’ın beslenmeyi birey sağlığının ötesinde halk sağlığının temel bir unsuru olarak değerlendirmesi bizlere güçlü ve ilham verici bir miras olarak yansımıştır. Bu mesleği sadece bilimsel yönüyle değil, etik boyutuyla da içselleştirmemde en büyük katkıyı, alanında öncü ve mesleğine gönül vermiş bir eğitimci olan Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu’ndan aldım. Onun rehberliğinde yalnızca bilgi değil; düşünme, sorgulama ve sorumluluk kazanma fırsatım oldu. Bugün mezunu olmaktan gurur duyduğum İstinye Üniversitesi, sahip olduğu güçlü akademik kadrosu ve çağdaş yaklaşımıyla, bizleri sadece bir mesleğe değil, bir misyona hazırladı. Çünkü biz diyetisyenler; sadece kalori hesaplayan değil, bir bireyin yaşam kalitesine, bir toplumun sağlığına dokunan insanlarız. Bizler hastanelerden önce müdahale eden, çocuklara sağlıklı büyüme imkânı sunan, yaşlıların yaşamını kolaylaştıran, kadınlara ve erkeklere beden farkındalığı kazandıran, sporcuların performansı zirveye taşıyan, sakatlıkları önleyerek başarılarını sürdürülebilir kılan sağlık profesyonelleriyiz. Bugün geriye dönüp baktığımda, içtenlikle şunu söylüyorum: “İyi ki bu mesleği seçtim ve iyi ki yeniden yola çıktım”. Çünkü diyetisyenlik, yalnızca bir meslek değil geleceği şekillendirme sorumluluğudur. Bende bu sorumluluğu; bilimle, sevgiyle ve toplumsal bilinçle taşımaya devam edeceğim.