İstinye Üniversitesi

AVM'ler, Selam ve Sanat

Tarih
01/08/2023
Yayın
Nihayet Dergisi
Yayın Türü
Yazılı

Metropolde yaşamak bir savaşçı gibi tetikte ve donanımlı dolaşmayı gerektiriyor giderek. Göçlerin getirdiği dağınık büyüme, güven sıkıntısını da artırıyor kalabalıklarda. Biri geliyor, samuray kılıcıyla hedef alıyor genç bir kızı, fınans merkezi olarak anılan yapılaşmanın bir caddesinde ve kendini geliştirme çabası içindeki değerli bir varlığı katlettikten sonra, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Uğur Tanyeli, Korku Metropolü İstanbul, 18. yüzyıldan Bugüne isimli kitabında AVM'lerin metropollere has dağınık ve yer yer tekinsiz ortamlara karşılık gösterdiği steril ve dar mekân özelliğiyle, metropol ahalisi için bir kaçış, bir sığınma alanı oluşturduğu tespitinde bulunur. Mahallenin fiziksel sınırı çoktan aşılmıştır, ama metropollüler kentsel alana açılmak yerine, dar mekândan başka dar mekânlara sığınmayı yeğlerler, Mahalle yıkılalı çok olmuşsa da bu dev kentin halkını, özellikle de kadınlarını dar bir mekânsallığa gömme arzusu varlığını çeşitli biçimlerde sürdürür. Tanyeli'nin "metropolde yaşama ama metropolü yaşayamama" hali içinde gördüğü kadın grupları örneğin, semt dışına ancak grup halinde ve bazı onaylanmış aktiviteler için çıkarlar, 
Bütün bunların farkına varmak, en uygun bir dille, "Ben buradayım." demek komşuya, yolcuya, bebekli yalnız anneye; bir huzurevine uğramak, kendi dertlerine gömülmektense, sanatkârane bir çaba gerektiriyor artık. Sanat ve siyaset ancak "başka türlü" bir dil, üslup ve muaşeretin arayışını üstlendiği ölçüde umut uyandırabilir.
1960'ların kentsel dönüşüm geçiren New York'unda güncel sanatla iştigal eden gruplar, değişen akslar nedeniyle kafası karışan yaşlıları caddenin bir kıyısından diğerine geçirmeyi bir "sanat olayı" gibi görüyorlardı. Selamın hayattan uzaklaşmasıyla, sanatın müzelere kapanması arasında bir bağ olsa gerek.
Felsefenin son elli yılında "yabancılaşma" gibi Hegelci ve Marksist analitik kavramlar uzağa itildi, yerini arzu, disiplin, denetim, biyopolitika gibi postyapısalcı parametreler aldı. Berardi'nin Ruh İşbaşında'sına göre Deleuze ve Guattari'nin (zamanında) olumlu anlamlar yüklediği arzu burada bir güç değil bir psikolojik alandır; yoğun mücadelelerin verildiği, farklı ve çatışan güçlerin iç içe geçtiği bir ağ. İmgesel akışlar, ideolojiler ve ekonomik çıkarlar durmaksızın birbiriyle çatışır orada. "Hayal üretmekte" uzmanlaşmış şirketler arzu alanını denetim altına almalarıyla birlikte, şiddet ve cehalet, iplerinden kurtularak tekno-kölelik ile kitle konformizminin gayri maddi siperlerini kazmaya koyulmuştur. Arzu alanı da bu güçler tarafından sömürgeleştirilmiştir işte.

Uğur Tanyeli, AYM'lerin metropollere has dağınık ve yer yer tekinsiz ortamlara karşılık gösterdiği steril ve dar mekân özelliğiyle, metropol ahalisi için bir kaçış, bir sığınma alanı oluşturduğu tespitinde bulunur.


Mekân, marka, mal sahipleri, posterler ve vitrinlerle oluşturulan arzu sahnelerine tozlu çamurlu bir gerçekliğin gölgesi düşsün istemez. 2013'de Mecidiyköy'de yaşanan bu olay, hatırlarda tutulmalı hep: Yapımına emek verdiği bir alışveriş merkezine girmek isteyen işçi, önce özel güvenlik görevlileri daha sonra güvenlik amiri tarafından, üzerindeki kıyafetlerle içeri giremeyeceği, bu hâlde içerde bulunanları rahatsız edeceği, uygulamanın şirket politikası gereği olduğu söylenerek güvenlikten geri çevrilmişti. Sigortası yoktu işçinin, görkemli inşaatın yapımı süresince bir hayli olumsuz şartlarda barınmıştı. Yapının her bir köşesinde izi vardı ellerinin oysa, bitmiş hâldeki mekânı insanlarla dolup taşarken görmeyi isteyebileceği güvenliğin aklına gelmezdi. AVM gezginlerinin çoğu açısından da güvenlikçi, bir robottan farksızdır, selam beklenmez ve selam verilmez.