İstinye Üniversitesi

Tahıl Krizi İstanbulda Çözüldü

Tarih
01/12/2022
Yayın
Global Savunma
Yayın Türü
Yazılı

Tahıl Krizi İstanbul'da Çözüldü. Son Yılların En Kritik Diplomatik Başarı Dersi Diyebilir Miyiz? Tahıl Koridoru ve Türkiye'nin Dünya Barısına Katkısı* "Türkiye'nin Kıt Kaynaklarına Rağmen Dünya Barışına Sunduğu Katkı, İnsani Yardım Kapsamında Yürüttüğü Faaliyetler Dikkate Alındığında Kaynağı Bol Hiçbir Avrupa Ülkesinin Ulaşamayacağı Kadar Uzun Bir Liste Olduğu Görülebilecektir." 

Ukrayna-Rusya savaşının başladığı günden beri iki ülke arasında denge politikasını izlemeyi başaran Türkiye, ateşkes görüşmeleri için ev sahipliği yaptığı iki toplantıdan tam sonuç alınamamış olsa bile Ukrayna'dan tahıl koridoru açılmasını sağlayarak barışa katkı açısından önemli bir hamle yapmıştır. Türkiye'yi iki ülke arasındaki gerginlikte izlediği politika nedeniyle eleştirenler şimdi övgü üstüne övgü diziyorlar. Bu girişimin başarı ile sonuçlanması savaşan iki ülke arasında diyalog ve ateşkes girişimlerinin yeniden başlaması açısından da bir test olacaktır. Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, dünya tarım ürünleri ticaretinde iki ülkenin aldıkları büyük paylar nedeniyle küresel piyasaları önemli oranda etkilemiş ve ithalata bağımlı bazı ülkeleri ise açlık tehdidi altında bulunan nüfusun artması riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Salgın, iklim değişikliği gibi nedenlerle zaten var olan gıda fiyatlarındaki artış, savaşın ilk günlerinde hızlanarak mevcut riskleri de artırmıştır. Uluslararası Tahıl Konseyi verilerine göre dünya piyasalarında buğday fiyatı Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte artmıştır. Buğday fiyatında Ocak 2022 dönemine göre yıl içinde yüzde 40'a varan artışlar gerçekleşmiştir. Tahıl koridoru anlaşmasının duyurulmasıyla birlikte ise fiyatlar düşüş eğilimine girmiştir (Dellal,2022). Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Şevki Anlaşması" ya da kısaca "Tahıl Koridoru Anlaşması" 22 Temmuz 2022'de İstanbul'da imzalanmıştır. Anlaşma Rusya ve Ukrayna'nın aynı belgede bir araya gelmediği ama içeriği aynı olan iki ayrı belge şeklinde Ukrayna ve Rusya'nın yanı sıra Türkiye ve BM tarafından imzalanmıştır. Mutabakatın dört ay boyunca geçerli olması ve sonrasında itiraz olmaması halinde yenilenmesi planlanmıştır (Acer,2022:3). Anlaşma, Ukrayna ve Rusya'nın Karadeniz limanlarından üç güvenli koridor oluşturmaktadır. İstanbul'da inşa edilecek bir Ortak Koordinasyon Merkezi bu limanlardan gelen veya bu limanlara giden tüm ticaret gemilerinin güvenli geçişini koordine etmekten sorumlu olacak ve tüm tarafların temsilcilerinden oluşacaktır. Böylelikle tahıl koridorunu kullanan gemilerin kargolarının Türkiye tarafından oluşturulacak noktalarda Rusya'nın da katılımıyla denetlenmesi sağlanacaktır. Zira Rusya, Ukrayna'ya yük almaya gelecek kargo gemilerinin silah ve askeri malzeme taşımasının engellenmesini talep etmektedir (Acer,2022:3). 

Tahıl Koridoru Anlaşması ile ticaretin serbestleşmesinin en önemli 3 etkisi bulunmaktadır. Birincisi, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde nüfusun yetersiz beslenme ve açlık riskini azaltmasıdır. Taşınan ürünler, özellikle buğday dünyadaki pek çok ülkenin temel gıda maddesidir. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde ya da tüm ülkeler içinde düşük gelirli nüfus için ekmek ve diğer unlu mamuller günlük gıda tüketimi içerisinde en büyük payı alan ürün grubudur. Mısır ve ayçiçeği ise hem gıda hem de yem olarak tüketilen ürünlerdir. Sağlıklı ve dengeli beslenmede günlük tüketilmesi gereken proteinin en az üçte birinin hayvansal olması önerilmektedir. İkinci etkisi, sosyal sorunların önlenmesi, üçüncü etkisi ise kimyasal gübrenin teminidir. (Dellal,2022). 
Uzun yıllar yoğun bir şekilde global krizler karşısında etkisiz kalmakla suçlanan ve eleştirilen Birleşmiş Milletler (BM), "Tahıl Koridoru" Anlaşması ile deyim yerindeyse sarsılan prestijini tekrar kazanmaya başlamıştır. Bu hususta Türkiye'nin etkin bir bölgesel ve küresel aktör olarak katkısını yadsımayan ve bunu her fırsatta Genel Sekreter aracılığıyla dile getiren örgüt, bir anlamda dolaylı olarak Türkiye'nin "Dünya 5'ten büyüktür" savını doğrulamakta ve sistemin Türkiye'ye olan ihtiyacını "5+1" şekilde formüle eden çözüme yaklaşmaktadır (Başaran,2022). Anlaşmanın sürdüğü sırada Ukrayna'nın gıda ürünlerinin ihraç edilebilmiş olması, Rusya'nın gübre ve tahılını satamamış olması Moskova'nın anlaşmanın devamına ilişkin itirazlarına neden olmuş ve Rusya anlaşmadan çekildiğini duyurmuştur. Yine Türkiye'nin devreye girmesi ile bu sorun aşılmış ve anlaşma mevcut şekli ile 19 Kasım 2022 tarihinden itibaren 120 gün uzatılmıştır. 


Anlaşma'nın ilk 4 aylık döneminde, 500'e yakın gemi ile 11 milyon tondan fazla tahıl ve gıda maddesinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, bu anlaşmanın dünyanın gıda temini ve güvenliği için ne denli önemli ve faydalı olduğunu açıkça göstermiştir. 

Türkiye'nin olası provokasyonlara karşı çok dikkatli olması gerektiği kesindir. İki ülke açısından da Türkiye bir 
güven testinden geçmektedir. Dünya harp tarihini incelediğimizde savaşan iki ülke ile menfaat gözetmeksizin ilişki kurabilen ülke sayısı çok azdır. Bu gelişmeyi Türkiye'nin sözde saldırgan olduğu üzerinden politika yapmayı koltukta oturmanın tek şartı olarak gören Yunanistan başta olmak üzere, onun tetikçisi ABD, dünyayı iki kez kan gölüne çeviren ve Türkiye'ye verilmeyen F-35'ler dahil bir çok yeni teknoloji silah sistemleri satılarak kendisinin üretmesine göz yumularak ABD'nin yeni vekili olarak güçlendirilmeye çalışılan Almanya ve birçok Avrupa ülkesinin başarısız olmamızı isteyecekleri aşikardır. Oysa Türkiye'nin kıt kaynaklarına rağmen dünya barışına sunduğu katkı, insani yardım kapsamında yürüttüğü faaliyetler dikkate alındığında kaynağı bol hiçbir Avrupa ülkesinin ulaşamayacağı kadar uzun bir liste olduğu görülebilecektir. 

Bugün Çin, Rusya ve ABD'nin tam etkili olamadığı Afrika'nın birçok ülkesinde, en etkili ülkenin Türkiye olması tesadüf değildir. 44 Afrika ülkesinde Büyükelçiliği bulunan Türkiye'nin bu ülkelerle imzalanmış birçok anlaşmaları ve yatırımları bulunmaktadır. Türkiye, küresel güçler gibi bu ülkeleri sömürmek için değil, sömürülmekten kurtulmaları, tam bağımsız olmaları, eski sömürgelerine aidat öder gibi gelirlerinin belirli kısımlarını ödememeleri, bu parayı halklarının refahı, ülkelerinin kalkınması için harcamaları için yanlarındadır ve yanlarında olmaya devam etmektedir. Bu ülkelerin insanlarını Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler gibi katletmek için o ülkelere gitmemektedir. Diğer taraftan Türkiye, ekonomik sorunlarına rağmen insani yardım sağlamaya hiçbir karşılık beklemeden devam etmektedir. İngiltere merkezli "Development Initiatives" kuruluşu tarafından hazırlanan Küresel İnsani Yardım 2022 Raporu'na göre, ABD, 9 milyar 768 milyon dolar insani yardım sağlayarak, miktar bazında listenin başında, Türkiye ise ikinci sırada yer almıştır. Ancak Türkiye, 5 milyar 587 milyon dolarla gayrisafi milli hasılasına oranla en çok insani yardım sağlayan ülke olmuştur. Bu yardımlara ülkemizdeki sığınmacılara yapılan yardımlar dahil edilmemiştir.

TÜRKİYE'NİN DÜNYA BARIŞINA KATKISI BUGÜNE ÖZGÜ DEĞİLDİR. İNSANIN DAİMA ÖN PLANDA OLDUĞU BİR POLİTİKA HER ZAMAN İZLENMİŞ VE UYGULANMIŞTIR. OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE, ELE GEÇİRİLEN TOPRAKLARDA YAŞAYAN İNSANLARA KÜLTÜR, DİN VE DİL KONULARINDA SAĞLANAN ÖZGÜRLÜK YERİNE BATILI ÜLKELERİN SÖMÜRMEYE GİTTİKLERİ ÜLKELERDE UYGULADIKLARI KENDİ DİN, DİL VE KÜLTÜRLERİNİ ZORLA BENİMSETME POLİTİKASI UYGULANSAYDI BUGÜN DÜNYANIN TEK HAKİMİ TÜRKLER OLURDU. VE GERÇEKTEN DE DÜNYADA BARIŞ HAKİM OLURDU. TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BİRLİKTE, ATATÜRK'ÜN "YURTTA BARIŞ, DÜNYA'DA BARIŞ" İLKESİ KAPSAMINDA ŞEKİLLEN TÜRK DIŞ POLİTİKASI TÜRKİYE'NİN BARIŞA OLAN İLGİSİNİN GENLERİNDE OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR. 


Türkiye, barış ve istikrarın korunması için Kıbrıs başta olmak üzere Suriye, Somali, Katar, Lübnan, Arnavutluk, Libya, Bosna-Hersek, Kosova, Irak, Azerbaycan gibi ülkelerde asker bulundurmaya devam etmektedir. Kıbrıs'ta özellikle anlaşmalara ve insani değerlere aykırı şekilde yalnız bırakılmış Türk toplumu varken elindekileri Rumlar için kullanan Batı'nın ve hatta dünyanın geri kalan ülkelerinin barışa nasıl katkı sağlanmaları beklensin. Binlerce Filistinliyi bebek, yaşlı demeden katleden İsrail mi?, Yerlilere soykırım uygulayan Kanada mı, Afrikalıları hücrelerine kadar sömüren ve sömürmeye devam eden sözde eşitlik, adalet ve özgürlüğü sembol olarak benimsediğini söyleyerek Ruanda'yı birbirine kırdıran Fransa'mı, 2'inci Dünya Savaşında milyonlarca Yahudi'ye soykırım uygulayan Almanya'mı, sığınmacıları para karşılığı Ruanda'ya göndermek isteyen İngiltere mi, Doğu Türkistan'da binlerce Doğu Türkistanlıyı Çinleştirme politikası kapsamında her türlü insan haklarından mahrum kılan ve baskı uygulayan Çin mi, 2'inci Dünya Savaşı sırasında Mançurya'da her türlü biyolojik silahı kullanarak binlerce insanın ölümünden sorumlu Japonya'mı? ABD'yi saymıyorum bile. Zira elinden kan hiç eksik olmuyor. Rusya'nın geçmişinde Stalin'in sürgün ve işkencelerini görmezden gelebilir miyiz? Ellerinde kan damlayan bu ülkeler çerçevesini kendilerinin çizdiği insan hakları ihlali, soykırım gibi kavramlara kendilerini dahil etmiyorlar. Ancak, başka ülkeleri rahatlıkla suçlayabiliyorlar. 

Türkiye'nin suçlandığı Ermeniler soykırım uygulandığı konusuna Türkiye; tarihçiler karar versin, arşivleri açalım önerilerini duymazlıktan gelerek sözde soykırım yaptığını parlamentolarında kabul eden ülkeler neden Kanada'nın yerlilere yaptığı katliama seyirci kalıyor? Papa'nın özür dilmesi yeterli olabiliyor. Dağlık Karabağ'ın Ermenilerce yıllarca işgaline ses çıkarmayan Batı, Lozan Anlaşmasına aykırı olarak silahlandırılmaya devam edilen adalarda Yunanistan'a tek bir söz bile etmezken, Londra ve Zürich anlaşmaları kapsamında zamanın Başbakanı Bülent Ecevit'in Kıbrıs Barış Harekatı başladığı sırada söylediği "Biz oraya Sadece Türklere değil Rumlara da Barış Getirmek için Gidiyoruz" sözü ile felsefesi açıklanan ve garantörlük kapsamında gerçekleştirdiğimiz harekatın 1974 yılından beri her türlü engellemelere rağmen adaya barış getirdiğini kim inkar edebilir? Tabi ki işine geldiği gibi hareket eden, gerçeklerle asla ilgilenmeyen ABD ve artçıları. Eğer bu harekat yapılmasaydı Rumların sadece Türkleri değil, birbirlerini de katledecekleri unutulmamalıdır. 

Türkiye'nin dünya barışına katkısı bugüne özgü değildir. İnsanın daima ön planda olduğu bir politika her zaman izlenmiş ve uygulanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ele geçirilen topraklarda yaşayan insanlara kültür, din ve dil konularında sağlanan özgürlük yerine batılı ülkelerin sömürmeye gittikleri ülkelerde uyguladıkları kendi din, dil ve kültürlerini zorla benimsetme politikası uygulansaydı bugün dünyanın tek hâkimi Türkler olurdu. Ve gerçekten de dünyada barış hakim olurdu. Osmanlı İmparatorluğun hakimiyetinde olan ve şimdi bağımsız olmuş ülkelerde milliyetçilik ve dini etkilerden uzak olarak yapılabilecek gerçekçi ve bilimsel araştırmalar Osmanlı dönemine olan özlemi ortaya çıkarabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte, Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünya'da Barış" ilkesi kapsamında şekillen Türk dış politikası Türkiye'nin barışa olan ilgisinin genlerinde olduğunu göstermektedir. Tahıl koridoru anlaşması sürekli çatışma ortamında olan dünya için bir umut ışığıdır. İnsani güvenlik için çalışan ülkelerin olduğunu, giderek umutsuzlaşan dünya insanlarına buğday, mısır üzerinden gönderilen bir barış esintisidir Tahıl Koridoru.
Fahri erenel